Graeme Fife - Suikast Meleği (Tarihi Kurgu Kitaplar - No:12)

By | 13:38 Leave a Comment







Sayfa Sayısı: 400
Basım Yılı: 2013
Orjinal Adı: The Angel of Assasination 


"100.000 insanın canını kurtarmak için tek bir kişiyi öldürdüm."
Fransız Devrimi'nin kadın kahramanlarından Charlotte Corday'ın yaşamını ve aristokrat gazeteci Jean - Paul Marat'ı öldürüşünü anlatan çarpıcı bir tarihi roman.
Charlotte, "Eylül Katliamları"nın kışkırtıcısı olarak gördüğü Marat'ı öldürüp ülkesini içinde bulunduğu iç savaştan kurtarabileceğini düşünür. Devrim mahkemesinde yargılanırken suikastı tek başına yaptığını söyler ve "100.000 insanın canını kurtarmak için tek bir kişiyi öldürdüm," der.
Fransız Devrimi'nin hemen öncesini ve sonrasını, iyi yürekli ve akıllı genç bir kızın gözünden anlatan kitap, devrim sürecinin nasıl kontrolden çıktığını ve fedakârlıklarla verilen mücadeleleri gözler önüne sermektedir.
Graeme Fife gerçek belgelerle edebiyatı harmanlayarak birçok devrimciye ilham vermiş Charlotte Corday'ı yirmi birinci yüzyılda yeniden canlandırmıştır.
Charlotte'un hapishanede yazdığı son mektup da romana dâhil edilmiştir. 
(Tanıtım Bülteninden)


Marie-Anne Charlotte de Corday d'Armont, 27 Temmuz 1768 Normandiya doğumlu Fransız Devrimi döneminde yaşamış kadın suikastçidir. Devrimin acımasız muhafızlarından biri olan Jean Paul Marat'ı bıçaklayarak öldürmüş ve sonrasında "100.000 insanın canını kurtarmak için tek bir kişiyi öldürdüm," açıklamasını yapmıştır. Jiroden yanlısı bir cumhuriyetçidir kendisi (Jakobenlerden, dolayısıyla Robespierre'den ve Marat'dan haz etmez). Halkın kendi kendisini yönetmesi gerektiğine inanır Charlotte, ancak Marat gibilerinin kıyım yöntemi ona mide bulandırıcı gelmektedir. Corday amcası tarafından etrafını sorgulayan biri olarak yetiştirilmiştir ve küçüklükten itibaren politik düşüncelerin içinde olmuştur. Genç kadın devrim zamanındaki kıyımlara ve kötü muamelelere dayanamadığı için kendini "feda ederek" Marat'ı öldürür. 17 Temmuz 1793'de o dönem ile simgeleşmiş olan giyotin ile kafası kesilerek idam edilir.

Kitabın İçinden: 

9 Temmuz 1793 Salı günü Cannes şehrinden başkent Paris’e kalkan posta arabası yolcuları arasında bir genç kız da bulunuyordu. Gizlice yola çıktığı için, kendisini uğurlamaya gelen olmamış, bu yüzden kimliği anlaşılamamıştı. Onun birkaç gün sonra Fransız İhtilâl tarihinin ünlü kişilerinden biri oluvereceği kimin aklına gelirdi. Yola çıkmadan Cannes ahırlar müdürü olan babası Jacques François Corday’a yazdığı mektup’ta, İngiltere’ye gittiğini, kendisini unutmasını bildiriyor, böyle davrandığı için af diliyordu. Annesi Charlette de Goutier Corday ünlü trajedi yazarı Pierre Corneille’in torunlarındandı. Onun ölümü üzerine Abbaye Auddam manastırına yatılı öğrenci olarak verilmiş, ihtilâl hükümeti manastırları kapatınca amcası kızının evine gelmişti. Burada münzevi bir ömür sürüyor, odasına çekilip Plutarque, Rousseau gibi yazarların eserlerini okuyarak düşünceye dalıyordu. Fransa’yı kasıp kavuran yıldırı yönetimi binlerce ocak söndürmüş, genç kız içinde ıstırap kaynağı olmuştu. Fransa’yı yuvarlanmakta olduğu uçurumdan kim kurtaracaktı? 

Doktor Guilloti’nin ölüm makinesi ile her gün idam olunanların ardı alınmıyordu. İçişleri bakanı Rolan’ın bu cinayetleri önleme yolundaki çabaları da başarı sağlayamamakta idi. İçişleri Bakanı, karısı madame Rolan’ı bile Guillotine’den kurtaramamış, kendisi de intihar etmiştir. Eski Belediye Başkanı Bailly gibi pek çok aydın Guillotine’nin kurbanları arasındaydı. Genç kız araba içinde bunları düşünmekte olduğu sırada arkadaşlarının, Montagnards’ları öven konuşmaları kulaklarına çarpıyordu. Güzel mavi gözleri, kin ve nefret doluydu. Genel Selâmet Komitesi üyelerinden Marat, Paris’ten başka bütün Fransa’da Guillotine’lere mâsum başlar sağlayacak olan bir genelgeyi Adalet Bakanından habersiz öteki illere de yollamıştı. Marat, Hürriyeti kurtarmak için 400.000 kralcının kafalarını koparmak gerektiği kanısındaydı. Bir tarihçinin dediği gibi çıkar düşüncesinden uzak bir mutaassıp olan Marat, ihtilâlin en nüfuzlu adamıydı. Bir düzen dairesinde ihtilâli dışarıdan o yönetiyordu. Çünkü Marat’da, demagoji içgüdüsü yani halkın ihtiraslarını keşfetme, tanrı vergisi, toplumun kin ve kuşkularını onun duyduğu gibi ifade etme kabiliyeti vardı. Hem yazar hem tarihçi olan Marat, müthiş bir demagoji artistiydi. İllere yollanan gizli genelgeyi Ulusal Meclis ertesi gün haber almış, Marat’yı tutuklattırarak İhtilâl Mahkemesi önüne çıkarmıştı. Paris’in işçi mahalleleri halkı ihtilâl mahkemesinin bulunduğu bina önüne topladılar. ‘’ Marat’ın öldürülmesini istemiyoruz. ‘’ diye bağırmaya başladılar. Marat işte o zaman mahkeme üyelerine dedi ki: ‘’Bağıranları duyuyorsunuz. Hakkında idam kararı vereceğiniz adam, sonunda hürriyet şehidi olacaktır. ‘’ Bu sözler onun serbest bırakılmasından başka Meclisteki eski yerine dönmesini de sağlamış bulundu. Marat, artık Jirondenlerin amansız düşmanı olmuştu. 

Cannes şehrindeki gibi, Fransa’da yıldırı yönetimine karşı yer yer ayaklanma yetenekleri görülmekteydi. Genç kız araba içinde sarsıla sarsıla düşünüyor: ‘’Marat Fransa’ya çok acı çektirdi, can düşmanlarımız Prusyalılar kapımıza dayandılar, Charlotte Corday, vatanını bu uğursuz ihtilâlcilerden kurtaracaksın. ‘’ diyordu. Louis 14’ün Fransa tahtında oturduğu, Cardinal de Richelieu’nun Başbakan bulunduğu yıllarda ‘’ Cinna’yı yazan büyük babası Corneille ‘’ değil miydi? 1640’da oynanan ve büyük ihtilâli meydana getiren bir kıvılcım çakmak cesaretini gösteren büyük babasından kendisine elbette bir şeyler geçmiş olacaktı, görev ona düşüyordu. Perşembe günü akşamüzeri Paris’in silüeti uzakta göründü, genç kız şehri heyecan içinde seyrediyordu. Vieux Agustins sokağındaki konuk evine gelir gelmez yatağa girdi, ancak ertesi sabah çıktı sokağa. Plânını gerçekleştirecek incelemeler yapıyor, genellikle ihtilâl partileri hakkında bilgi topluyordu. Marat’yı görememiş, fakat onun uyuz olduğu için evinden dışarı çıkamadığını öğrenmişti. Konuk evine bir şeyler yapmanın sevinci içinde döndü. Yavaş yavaş amacına yaklaştığını hissediyordu. 

Ertesi gün saat 8’de sokağa çıkan Charlette Corday, Paris Royal’den kınlı büyük bir bıçak satın aldı ve araba ile Tıp okulu sokağındaki 44 sayılı evin kapısını çaldı. Sıcak su banyosunda olan Marat kapıda hizmetçi ile içeri girmek için tartışan tatlı bir kadın sesi duydu. Fransa’ya hizmet edeceğinden söz ediyordu. Tatlı sesli genç kız, Marat’nın izni ile içeri alındı. Ve ziyaret sebebini şöyle açıkladı: ‘’ Vatandaş Marat, ben Cannes şehrinden sizinle görüşmek için geldim. Ülkeme hizmet etmek istiyorum. ‘’ Marat duygulanmıştı: ‘’Otur kızım,‘’ dedi. ‘’Cannes’de hainler ne yapıyorlar? Orada hangi milletvekilleri bulunuyor? ‘’ Genç kız Cannes’te bulunanların adlarını sıralarken, Marat iki haftaya kadar onların kafalarının da Guillotine’le uçurulacağını bildirdi. Ve banyo içinden çıplak kolunu uzatarak defterini aldı, bir takım şeyleri yazmaya koyuldu. Pettion, Louvet. İşte Charlotte Corday’ın adını ihtilâl tarihine geçiren olay başlıyordu. Genç kız kınından çıkardığı bıçağı Marat’ın kalbine sağlamıştı: ‘’Marat, yalnız aziz dostum siz bana, imdat ‘’ diye bağırabildi, koşup gelenler kanlı ihtilâlcinin ölüsünü buldular. 

Marat’yı öldürmekten tutuklu Charlotte Corday’ın yargılanması Çarşamba sabahı başladı. Salon çok kalabalıktı. Sanık kızın kimliğinin tespiti sırasında 25 yaşında bulunduğu anlaşıldı. Tanık olarak bıçakcının ifadesi alınırken Charlotte Corday onu dinlemeye lüzum olmadığını bildirdi. ‘’ Marat’yı ben öldürdüm, bu kadarı yeter sanıyorum. ‘’ diye itirazda bulundu. Ve Marat’yı kimin kışkırtmasıyla öldürdüğü yolundaki soruya şu karşılığı verdi: 
‘’Hiç kimse beni kışkırtmadı.‘’ 
‘’O halde, Marat’yı niçin öldürdün? ‘’ 
‘’Onu işlediği cinayetler yüzünden öldürdüm. Masumları kurtarmak için bir vahşi hayvanı öldürdüm. İhtilâlden önce ben Cumhuriyetçi idim ama şiddet istemiyorum. ‘’ 
Dinleyiciler arasında gözyaşlarını tutamayanlar görülüyor, ressamlar onun güzel yüzündeki ifadeyi zaptetmeye çabalıyorlardı. Hâlâ kitaplarda görülen resimler Charlotte Corday’ın duruşma sırasında ressamlar tarafından çizilmiş portreleridir. Sanık kızın gözlerinde en küçük bir korku belirtisi yoktu. Sakin sakin avukatına gülümsüyordu. Hüküm giydikten sonra avukatına teşekkür bile etmeyi unutmamış, günah çıkartmamıştı. Çünkü işlediği cinayetin bir günah olduğu kanısında değildi. Akşam ceza evinden çıkan araba içindeki kırmızı katil gömleği giydirilmiş sarışın kız, soğukkanlılığını son nefesine kadar muhafaza etti. Halk bu kahraman kızı selamlamak için başından şapkasını çıkartıyor, onu gözleriyle takip ediyordu. Charlotte Corday, yüzünde hep sakin gülümseme ile Guillotine yaklaştı. Yalnız ayaklarının bağlanmasına karşı direndi, o kadar. Cellat onun boynundaki örtüyü kaldırdı. Corday’ın yüzünü bir utanma pembeliği kaplamıştı. Güzel başı guillotine ile koparıldıktan sonra bile yüzündeki bu pembelik kaybolmamıştı.

Kaynak Linki : http://www.vedatosmankorkut.com.tr/charlotte-corday



Charlotte Corday'in hapishanede Jean-Jacques Hauer adlı biri tarafından resmedilmiş hali.







Corday, Marat'ı evinde ve küvetinde yıkanırken göğsünden bıçaklayarak öldürmüş olarak resmedilmiştir.



Küçük bir bilgi de benden: Corday'e "L'ange de L'assassinat (Suikast Meleği)" ismini takan ünlü yazar Alphonse de Lamartine'dir.




Yorumum: Yayınevi kitabı mahvetmek için elinden geleni yapmış denilebilir; ne çeviri iyiydi ne de edisyon. Ancak bu konunun güzelliğini bozmaya yetmemiş. Kitabı iyi bir edisyondan okumayı çok isterdim; yine de çok sevdim. "Fransız Devrimi Okumaları"na devam edeceğim. Bu kitap benim için güzel bir başlangıç oldu. Bir kadın suikastçinin amacı uğruna hareket edişi sayfalar boyunca önümüze serildi. Adeta Corday'in kaderi belirlenmiş gibiydi. Küçüklükten itibaren politikaya duyarlı olması (amcası sağ olsun), bir ara manastıra gidip neredeyse bir rahibe olacak olması ve bunun kararlı ruhuna  etkileri, sonrasında Paris'te ve Cannes'da gördükleri, Jirodenler ile tanışıp onlara sempati duyması, Jakobenlere öfkesi, Marat'ı öldürmeye karar vermesi... Hepsi güzel işlenmişti. İlk başta benim gibi sabırsız olup hadi  ama ne zaman büyüyecek bu kız diyebilirsiniz ancak sabretmenizi tavsiye ederim; zira Charlotte'un amcası ile sohbetleri enfes. Felsefe ve politika ekseninde sağlam sorgulamalar yapıyorlar. Sabreden derviş muradına erermiş misali sonunda genç kadın kararını veriyor ve uyguluyor. Bunu yaptıktan sonra da ne pişman oluyor ne de af diliyor. Sadece görevini yerine getirdiğini düşünüp kendini idamın kollarına bırakıyor. Tüyler ürpertici, değil mi? 



Çeviri ve Edisyondan dolayı: 4.5 YILDIZ



Charlotte Corday'in hikayesini anlatan bir de film mevcut: Charlotte Corday





Fransız Devrimine dair başka bir film tavsiyem de Danton adlı filmdir. Robespierre ve Danton ekseninde giden ilginç bir filmdir:




0 yorum:

Yorum Gönder