J. M. Clements - Spartacus: Kılıçlar ve Küller (Tarihi Kurgu Kitaplar - No:17)

By | 09:21 1 comment




Basım Yılı: 2013
Sayfa Sayısı: 368
GoodReads Puanı: 3,67


Efsanevi bir gladyatörü yenerek şampiyon olan Spartaküs (Spartacus), köleleri tarafından öldürülmüş zengin bir adam için düzenlenen ölüm oyunlarında dövüşmektedir. Ancak sürüp giden kaosun ardında büyük bir mirasın olduğunu öğrenen Spartaküs, masum insanları korumak adına var gücüyle savaşır. Cinayet ve vahşetin kol gezdiği coğrafyada Spartaküs tüm bu hesaplaşmaların üstesindengelebilecek midir? Daha da önemlisi, uzun zamandır izini sürdüğü kayıp eşine kavuşabilecek midir?



Kana bulanmış atmosferi, egzotik ilişkileri, zalimlik ve kahramanlık dolu hikâyeleriyle tüm dünyada büyük başarı yakalamış bir televizyon dizisi olan Spartaküs, üç kitaplık serinin ilki olan Kılıçlar ve Küller’de okurları arenanın bitmek bilmeyen kanlı savaşlarına ve insanı hayrete düşüren entrika dolu ilişkilere davet ediyor…




Önderlik yeteneğiyle dikkat çeken Trakyalı bir köle olan Spartaküs, bir olasılığa göre Roma ordusundan kaçmış, haydutluk yaparken yakalanmış ve köle olarak satılmıştı. Spartaküs MÖ 73'te kendisiyle birlikte Capua'daki Quintus Lentulus Batiatus'un gladyatör okulundan kaçan 77 arkadaşıyla Vezüv Yanardağı'na sığındı. Küçük bir Roma ordusunca kuşatılan kaçaklar, asma dallarından yaptıkları halatlarla uçurumdan aşağı inerek Romalı askerleri şaşırtıp kaçmayı başardılar. Spartaküs, kendisine katılan ve sayıları 100 bine ulaşan kaçak köle ve gladyatörlerle Lucania'ya doğru yürüdü. Amansız bir çatışma sonucunda Publius Varinius'u yendi ve Thuria ile Metapontion kentlerini yağmaladı. Spartaküs artık Güney İtalya'ya egemen olmuştu. Roma Senatosu birden tehlikenin farkına vardı. MÖ 72'de iki konsülün yönetimindeki güçler Spartaküs'ün üzerine gönderildi. Spartaküs onları yendikten sonra kuzeye, Alpler'e doğru kosusa geçti. Gallia Cisalpina valisi onu durdurmaya çalıştıysa da, yenilgiye uğradı. Köle ordusu artık Alpler'i geçebilir ve güvenlik içinde dağılabilirdi. Ne var ki, kimse İtalya'dan ayrılmak istemedi. Spartaküs, ister istemez güneye yürümek zorunda kaldı. Lucinia'ya geri dönen ordu, orada ilk kez Marcus Crassus'a yenildi. Spartaküs, Sicilya'ya geçmeyi tasarlayarak Messina'ya çekildi. Onları kaçırmaya söz veren korsanlar sözlerinde durmadı. Crassus, köleleri kuşattıysa da, Spartaküs kuşatmayı yararak çekildi. Daha sonra, MÖ 71'de ya savaştan sağ kurtulup Roma'yı terk etti, ya da Romalılar tarafından savaşta öldürüldü. Savaşta öldürülüp tanınmaz hale gelme ihtimalinden dolayı bulunamamış olma ihtimali de vardır ancak cesedine asla ulaşılamamıştır. Romalı general Pompeius, Spartaküs'ün ordusundaki çok sayıda kaçağı yakalayıp öldürdü. 6000 kişiyi tutsak alan Crassus, Appia Yolu boyunca tümünü çarmıha gerdirdi. O dönemdeki inanışa göre tanrıların onu yanına aldığı, koruduğu gibi dedikodular yayıldı. Ancak Spartaküs'e ne olduğu asla öğrenilemedi.





Evet, biliyoruz ki bazı efsaneler kanla yazılır...

M.Ö. 71 yılda Roma'dayız. Batiatus Hane'sinin en güçlü gladyatörü, Capua Şampiyonu Spartaküs ve diğer gladyatörler, köleleri tarafından vahşice öldürülen Pelorus Hane'sinin sahibi Pelorus'u onurlandırmak için yapılan arena gösterilerine giderler. Pek tabii ki Marcus Gaius Glaber'in eşi Ilithya da, Batiatus'un eşi Lucretia da bu macera da yerini alacaktır. Ama asıl oyun Pelorus öldükten sonra onun mallarını kimin alacağı üzerine oynanır. Bu oyunda özgürlüğünü kazanmış bir azatlı olan Timarchides, Verres ve Batiatus vardır. Ölen Pelorus ile Timarchides arasındaki yakınlık(!) öne sürülerek malların Timarchides'e geçmesi öngörülür. Varro da bu yakınlığın kanıtlanması için kurban verilir. Ancak gerçekten de Pelorus ve Timarchides o şekilde bir yakınlık yaşamışlar mıydı? Bunu çözmek de bizim asil Romalı sorgucumuz Cicero'ya düşer. 


Söylemeliyim ki kitap gerçekten akıcı, dizisini aratmıyor. Spartaküs'ün dingin zekası ve güçlülüğü yine ön planda. Ve karısı Sura'ya kavuşmak için yapmayacağı şey yok... Varro ise bir diğer sevdiğim karakterdi ancak bir süre sonra ne yazık ki bir istismara maruz kalıyor, o kısım üzücü idi. Aslına bakılırsa kölelik sistemi, lanistalar (gladyatör yetiştiren ve onları pazarlayanlar), dominuslar, azatlılar, vahşet, o zamanın yaşam şekli bu kitap ile oldukça gerçekçi bir şekilde yansıtılmış. Spartaküs'ü ve Köle İsyanını hepimiz az çok biliriz, işte bu kitap ile her ne kadar kurgu olsa da dönemin koşullarının nasıl olduğunu, sahiplerin köleleri nasıl kullandığını vs. görüyoruz. 


Kitabın başında "Andy Whitfield için" yazısını okuyunca da boğazınıza bir düğüm takılmaması işten değil tabii...


Ve söylemeden geçemeyeceğim, şu kitapları redakte eden ve son okumasını yapan kişiler biraz daha özenli olsalar ve editör de buna son bir kez bakıp öyle basıma gönderse hiç fena olmaz. Bir yerde Kalafat diye geçen sözcük bir yerde Malafat diye geçmiş mesela. Tırnak işareti açılmış, kapanmamış. Tanrısal anlatım kısmına tırnak işareti konmuş vesaire. Bunlar okuma sürecinin akıcılığını bozan ve insanı okumadan soğutan şeyler. Lütfen biraz dikkat... Serinin devamını merakla bekliyorum, diziyi zaten "Ah Yağmur Getiren ah!" şeklinde kapatmıştım, bu seri de zevkle ama sonunda hüzünle okunacak gibi görünüyor. Dizideki karakterlerin olması da ayrı bir hoşluk :)

Kitaptaki Genel Karakterler:

Batiatus & Lucretia ve Batiatus Hanesinin gladyatörleri Spartaküs, Varro, Barca, Berbryx

Ilithya, Successa (bir zevk kadını), Pelorus (bir lanista), Timarchides (bir azatlı: özgürlüğünü kazanmış bir eski köle), Cicero (bir sorgucu), Verres (Sicilya Valisi olarak atanmış nüfuzlu biri), Medea (bir kadın gladyatör, kahinlik özelliklerine haiz)

NOTUM: 4 YILDIZ 






1 yorum: Leave Your Comments

  1. Merhaba :) spartacusle alakali martı yayınlarından çıkan bir kitap uclemesi var diye okudum ama birincisi kılıçlar ve küller, ikincisi ölüm yolculari üçüncüsünü bulamadım herhangi bir bilgin varsa paylaşır mısın

    YanıtlaSil