Yeni bir etkinlik, toplaşın kitapseverler! 
 
Bu sefer 2015'te şu ana kadar okuduğumuz kitapları düşünerek cevaplarımızı veriyoruz. Etkinliğe davet ettiği için Vampirella'cığıma çok teşekkür ederim. Hadi bakalım, işte benim cevaplarım:
 
 
1. Şu ana kadar okuduğun en güzel kitap?
Goodreads'e göre 2015 başladığından beri toplam 31 kitap okumuşum. Bunlar arasında en çok beğendiğim ise Dorian Grey'in Portresi oldu; anlatımıyla hikayesiyle müthiş bir kitap. Herkese tavsiye ederim. Beğenmek ne kelime, aslında bayıldım!
 
2. Şu ana kadar okuduğun en iyi devam kitabı?
Seri çok okumam ama Tess Gerritsen'in Rizzoli & Isles Serisi vazgeçemeyeceğim bir seridir. Bu sene içinde okuduğum en iyi devam kitabı da dolayısıyla serinin 11. kitabı Diriliş oldu efenim^^
 
3. Okumak istediğin ama henüz okuyamadığın yeni çıkan bir kitap?
Jane Austen'in Lady Susan kitabı. Aşk ve Arkadaşlık kitabı ile arka arkaya okumayı düşünüyorum.
 
4. İkinci yarıda çıkmasını çok beklediğiniz bir kitap?
Heather Domin'in Valerian's Legion serisinin 2. kitabı ile William Ritter'ın Jackaby kitabının 2. kitabı. İkisi de ikinci kitaplar, ne tesadüf!
5. Sizi hayal kırıklığına uğratan kitap?
Aslında birkaç kitap hayal kırıklığına uğrattı:
Lafarge'ın Tembellik Hakkı kitabı ilki; daha dolu bir kitap bekliyordum. Daha derin akademik metinler okumuş olduğum için herhalde çok yavan geldi ve faşistçe düşünceler vardı bence kitabın içinde.
İkincisi Eden Winters'ın LGBT temalı tarihi kurgu kitabı Duet'ti: Konusu çok güzel olup da 12 yaş kalemiyle yazılmış olan bir kitap daha... Yazım böyle basitötesi olunca çıldırıyorum, çok kötüydü dayanamayıp bıraktım.
Üçüncüsü Sevgi Soysal'ın Tante Rosa kitabı. Özellikle feminist kesimin bayıldığı bu kitap beni hayal kırıklığına uğrattı. Verdiği mesajları anlamak ile birlikte verme şeklini hiç mi hiç beğenmedim maalesef.
 
6. Sizi şaşırtan bir kitap? (İyi anlamda)
Sezgin Kaymaz'ın Bakele'si. Ben daha böyle öykü-öykü kitabı bekliyordum, böyle bir yerleri acıtarak dokunan bir kitap. Oysa suratımdan tebessüm eksik olmadı. Çok hoş bir öykü kitabıydı.
7. Favori yeni yazarınız?
Seray Şahiner diyebilirim. Öykü yazarlarında yeni favorilerimden oldu kendisi. Gelin Başı kitabı kaldı bir tek okumadığım.
 
8. En yeni kurgusal aşkınız?
Yok, öyle bir şey de geçti benden. Eskisi gibi değil. Eeee 27 yaşındayım yani.
 
9. En yeni favori karakteriniz?
Yok.
 
10. Sizi ağlatan kitaplar?
Yok. Sadece duygusal hissettiğim Levithan'ın Her Gün adlı romanı, John Boyne'un Asker Doğmayanlar adlı romanı ve Ahmet Tulgar'ın Duygusal Anatomi öykü kitabı vardı.
11. Sizi mutlu eden kitap?
Gülümseten bir Bakele vardı. Aslında sonu kötü olmasına rağmen bir de Dorian Grey'in Portresi vardı; çünkü mükemmel bir kitap!
 
12. Favori kitap uyarlaması olan bir film? 
Yok. Henüz.
 
13. Bu yıl yazdığın favori kitap yorumun?
Fark ettim ki bu yıl çok az yorum yazmışım ve kısa kısa. Daha uzun yazmalıyım. Hangisi derseniz sanırım Her Gün derim.
 
14. Bu yıl satın aldığın en güzel kitap?
Ooooo çok aldım. Hepsini hatırlamıyorum ki^^ Hımmmm, sanırım yine Her Gün diyeceğim. Okumadıklarımı katmadım, çünkü içeriklerini bilmiyorum.
 
15. Yıl sonuna kadar neleri okumak istiyorsun?
Heather Domin'in Valerian's Legion serisinin 2. kitabı
William Ritter'ın Jackaby kitabının 2. kitabı
Seray Şahiner - Gelin Başı ile yazarın şimdiki tüm kitaplarını bitirmiş olacağım.
Jane Austen - Lady Susan ve Aşk & Arkadaşlık
Harper Lee - Go Set a Watchman (Bülbülü Öldürmek kitabının devamı)
Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna
Engin Geçtan - Hayat
Nancy Garden - Annie On My Mind
Carolyn Cooke - Devrimin Kızları
Jeanette Winterson - Vişnenin Cinsiyeti
Jamie O'Neill - At Swim, Two Boys
 
şimdilik bunlar, siz de katılmak istemez misiniz?






GoodReads Puanı: 3,6
400 sayfa

 

Tarih, büyük adamların metreslerini yazmaz...

New York, 1845…

Kentin gaz lambalarıyla aydınlatılmış sokakları, yoksul göçmenler ve eski zenginler, tuzaklar ve fırsatlar, nefret ve tutku, suç ve masumiyetle yeniden inşa edilirken, herkesin dilinde tek bir şiir var:
“Kuzgun”. Yazan Edgar Allan Poe...

Şair Frances Osgood, eşinin ihanetiyle yıkılarak çocuklarıyla
bir dostunun evine sığınmıştır. Bir edebiyat toplantısında,
meşhur Edgar Poe’yla tanışır. Yazdıklarından pek hoşlanmasa da kişiliğinden etkilenir. İkilinin karşılaşmaları, baştan çıkarıcı bir maceraya dönüşürken, Frances bu esrarlı adamın büyüsüne kapılır. Ne var ki, Edgar’ın hasta eşi Virginia da Frances’le arkadaş olmak isteyince,
olaylar tıpkı Poe’nun hikâyeleri gibi karanlık bir hal alacaktır.

Dünya edebiyatının devi Edgar Allan Poe’nun iblisleri, şair Frances Osgood’un arzuları ve Bayan Poe’nun saplantılarıyla heyecan verici bir aşk üçgeni...
 
 
 
 
Kitap İle İlgili Düşüncelerim:
 
 
Kitap Poe ile Frances'in tanışmalarından, ilişkilerinin başlayıp ilerlemesi ve sonlanmasına kadar olan dönemi kurgu ile ele alıyor. Kimi tarihçiler bu ilişkiyi reddetseler de Cullen yaptığı araştırmalarda böyle bir durumun varlığı olduğunu görmüş ve bunun üzerine -biraz da tereddütle- yazmaya başlamış.
 
 
"Frances Sargent Osgood (doğum adı: Frances Sargent Locke) (d. 18 Haziran 1811 - ö. 12 Mayıs 1850), ABD'li şair ve döneminin en popüler kadın yazarlarından biridir. Lakabı "Fanny" olan yazar, ayrıca Edgar Allan Poe ile birbirlerine yazdıkları romantik şiirlerle tanınır," şeklinde bir açıklama var Wikipedia'da Osgood hakkında. Kocası Samuel Osgood bir ressam ve kitapta sadakatsiz bir eş olarak geçiyor (muhtemelen eski sosyete verilerine dayanılarak yazılmış).  Hakkında bir makaleye rastladım, buyrun: Frances Osgood. Burada da detaylı biyografisi var: Frances Osgood Bio.
 
Poe'yu hepimiz aşağı yukarı biliyoruz. Kötü bir çocukluk geçirmiş, karanlık hikayeler yazan bir acayip kişi. Cullen bunun derinine inmeye çalışmış ama yine de pek az şey aktarabilmiş bence. Yani dış görünüşü daha ön plana çıkarmış gibi geldi bana.
 
Romanın diğer önemli kişisi elbetteki Virginia Poe. Poe'nun çocuk gelini. 13 yaşında iken yazarla evlenmiş. Biz romanda onu 23 yaşında tanıyoruz. Kendisi kırılgan, kıskanç ve hasta biri olarak karşımıza çıkıyor; acınası bir tip gibi duruyor. Oysa kitabın sonlarında gerçek ortaya çıkıyor. Tabii ki yazarın kurguladığı gerçek.
 
Aslında detaya çok girmek istemiyorum çünkü ortada kurgulanmış bir takım şeyler var, bunlardan birini bile söylemek spoiler olur dolayısıyla biçim olarak eleştireyim istiyorum birazda.
 
Anlatım birinci tekil şahıs. Ne yazık ki. Fanny'nin gözünden anlatıldığı için öyle yazılması doğru belki ama ben hiç sevmiyorum bu tarzı maalesef. Dolayısıyla okurken pek hoşlanmadım desem bu durumdan doğru olur. Romantizm aşırı vardı bence ki ben tarihi kurgularda daha çok olayların ön plana çıkmasını isterim. Tarihi Romans olsa tamam. Ama bu bir tarihi kurgu ise olaylar başrolde olmalı. Yer yer monotonluk vardı ve sıkıldım. Sonlara doğru biraz açıldı. Olayların birbirine bağlanması güzeldi ancak anlatım sanki onları sıradan kılmıştı. Betimleme şahıslar nezdinde güzelse de dönem daha iyi anlatılabilir, çevre daha ayrıntılı tasvir edilebilirdi gibi geldi. Yine de güzeldi. Sonuç olarak benim için orta karar bir kitap oldu diyebilirim. İlginizi çektiyse okuyun derim.
 
 
Son olarak; ilk kapak ne güzel değil mi? Keşke o olsaydı. O çok uygun. Ve kitabın adı neden Bayan Poe? Bunun iki nedeni var ve kitap içinde açıklıyor. Ben açıklamayayım; siz okuyun bence ;) Ve yine her zamanki uyarım: Doğan Kitap Redaksiyon ve Son Okumaya dikkat lütfen...

 
Aile Ağacı:
 
 




Kitabın İçinden: 

"Bir şaire aşık olmayın, Bayan Osgood. Tek sevdikleri sözcüklerdir..."
 
 
 
 
 
 
 






Tanıtımında yazılanlara ek olarak söyleyeceğim çok az şeyin olduğu bir roman "Merhamet Sokağı". Bir sokağın adı bu. Bom-Crioulo ile aşığı ergen Aleixo'nun buluştukları bir pansiyonun bulunduğu yer... O pansiyonun sahibesi Dona Carolina. Bir aşk üçgeni, ihanet, eşcinsellik, tutku... Sıradan konular ve sıradan bir anlatım. 1895 yılında yazıldığını göz önünde bulundurursak cesur... ama yeterli olmayan bir roman diyebilirim.




Kitap Tanıtımı:


İlk olarak 1895 yılında yayınlanan "Merhamet Sokağı", her bakımdan modern, yayınlandığı dönemin bir tabusunu yıkan, eşcinsellik konusunda yazılmış, bilinen ilk roman. Bunun yanı sıra, yazar, klasik-modern karışımı bir kahraman yaratmış: Sevdiği beyaz delikanlıyı öldürerek tutkunun tutsaklığından kurtulan, eşcinsel bir Othello! Böylesine olgun ve şaşırtıcı bir romanın yüz yıl önce yazılıp yayınlanmış olması, roman sanatı bakımından önemli bir uğrak. Ama romanın daha önemli bir özelliği var: Sanki "bugün" yazılmış gibi... 
Romanın kahramanı, Bom-Crioulo adında bir "zenci". O dönemin Brezilya'sında "makbul" olan "zenci", toplumun kendisine verdiği "çok mütevazı" yerle yetinmesini bilen, çok uysal bir "zenci"dir; yani televizyondaki Brezilya dizilerinden, 'Köle Isaura'dan tanıdığımız "zenci". Oysa Adolfo Caminha'nın yarattığı "zenci" geleceğinm siyahıdır. Boyun eğmeyen, akıllı, güçlü ve beyazlar karşısında aşağılık duygusu taşımayan, eşcinsel bir siyah! Yazar bununla da kalmaz: On yedi yaşındaki bir beyaz muçoyu bu kahramanın karşısına yerleştirir. 
Caminha, böyle bir konuyu işlemesine karşın, zamanın koşulları gereği, evrensel "edep" ve "haya" çizgisini "zorlamamış", buna karşın, aralarında Portekizli dilber Dona Carolina da olmak üzere, üç kahramanın iç dünyalarını "modern " ve "naif" bir yetkinlikle işlemiştır. 
'Merhamet Sokağı', ilk yayınlanışından bu yana geçen yüz yıla yenilmemiş, daha nice yüzyıllara karşı koyabilecek yeni bir roman.









"Savaşan mı yoksa savaşmayı reddeden mi? Kimdir daha cesur olan?" diyor tanıtımında kitabın. Bir Vicdani Redci olarak diyorum ki tabii ki reddedendir. Çünkü "Her Türk asker doğar" gibi saçma sapan bir anlayışın olduğu ülkemizde, savaşa karşı, öldürmeye karşı olduğunu (ne olursa olsun) söylemek cesaret işidir. Dünyada da bu böyledir. I. Dünya Savaşı'nda ve II.sinde bunu söyleyenleri düşünün bir de... The Absolutist, yani kitaptaki çevirimi ile Mutlakçı olarak geçiyor ve radikal vicdani redcileri tanımlıyor. Baş kahraman Tristan Sadler bir Mutlakçı değil, o bir "günün adamı". Koşullar ne ise ona uyuyor. Ama onun aşık olduğu adam Will ise bir Mutlakçıya dönüşen bir vicdani redci. İngiliz Birliklerinde tanışıyorlar ve aralarında bir şeyler yaşanıyor. Savaşın o zor koşullarında... Tristan, Will yüzünden hayal kırıklığına uğruyor defalarca... Görmezden geliniyor bazen. Yaşadıkları şeyler onları birbirine bağlıyor ancak... Gerisini kitaptan okuyun. Sade bir dille yazılmış, gerçekçi ve dokunaklı bir kitap. John Boyne ile tanışma kitabım oldu ve sevdim, devamının gelmesi dileğiyle...


Kitaptan sevdiğim bir söz: "Sanki hepimiz şiddete karşı bağışıklık kazanmışız"



Kitap Tanıtımı:


Savaşan mı yoksa savaşmayı reddeden mi? Kimdir daha cesur olan?
“Bir askerin ölümünü milli bir utanç değil de iftihar kaynağı saymak ne garip.”

Tristan Sadler, adımlarını sürükleyerek gittiği küçük kasabada ölü arkadaşının ailesiyle yüzleşecek. Ve ölü mektupların anlatamadığını Tristan anlatacak:

Büyük Savaş’ı…
Birbirlerini öldüren, birbirlerini seven, ölümün acısını birbirine bakan iki yürekte dindirmeye çalışan genç erkekleri…
Öldürmeyi ve savaşmayı reddedenleri…
Korkaklıkla ve hainlikle suçlanıp infaz edilenleri…
Erkekliğin yeniden ve yeniden sınandığı savaş yıllarını…
Korkaklığın ve eksik erkekliğin “utancıyla” yüzlerini kapatan 
namuslu ve vatanperver evleri…

Tristan’ın hikâyesinden geriye vicdanın en cevapsız sorusu kalacak: Savaşan mı yoksa savaşmayı reddeden mi? Kimdir daha cesur olan?

Yazar Hakkında:
John Boyne 1971’de İrlanda’da doğdu. Edebiyata öyküyle başladı. İki kez İrlanda Kitap Ödülü’nü kazanan, New York Times’ın bestseller listesinde zirveye çıkan, dünyada 5 milyondan fazla satan ve 2008’de filme alınan Çizgili Pijamalı Çocuk (2006) ile birlikte sekiz romanı var. Romanları 42 dile çevrilen John Boyne Dublin’de yaşıyor ve şu anda dokuzuncu romanı üzerinde çalışıyor.



Kitabın ilk bölümünü buradan okuyabilirsiniz.









EpicReads'in paylaştığı "would you rather" oyunundan en beğendiğim soruları seçtim ve artık birlikte oynayabiliriz. 

Vampirella @VampirellaninGuncesi
Pınar @ Kitapİklimi
Alican @ FanboyunGünlüğü
Şefika @ KitapArasıKahveMolası




Aşağıdaki soruları birini seçerek yanıtlayın:


1. Senede bir kitap okuyup tastamam hatırlamak mı senede 100 kitap okuyup hiçbir şey hatırlamamak mı?


Tabisi 1. seçenek. Yani düşünsene gırla kitap okumuşsun ama hiç bir şey okumamış gibisin, ya da, öyle bir kitap okumuşsun ki kazınmış sana (Suç ve Ceza gibi mesela). 

2. Bir kitabın sadece ilk sayfasını okumak mı sadece son sayfasını okumak mı?


İlk sayfası. Bence her zaman başlangıçlar bitişlerden daha iyidir ;)

3. Bir kütüphanede kapalı kalmak mı bir kitabevinde kapalı kalmak mı?


Kütüphane! Ayrı bir havası var kütüphanelerin. Hem ben eski ve defalarca okunmuş kitapları da çok severim, ondan sanırım.

4. Kitabını göle düşürmek mi ezkaza ateşe vermek mi?


Göle düşürmek. Çünkü atlayıp bir kısmını kurtarabilirsin kurutursan. Ateş aldı mı zor biraz. Gitti demektir. 

5. Sonu ucu açık biten bir kitap okumak mı sonu acı veren bir kitap okumak mı?


İkincisi. Çünkü ucu açık kitaplar bayağı sinir bozucu. Ötekinde bir son var. Bir de ben hep HEA okuma meraklısı değilim, sonu acı da verebilir yeter ki iyi yazılmış olsun.


6. Ana karakterin öldüğü bir kitap okumak mı aşık olduğu kişinin öldüğü bir kitap okumak mı?


Hımm, aslında ikisi de fark etmez ama sanırım ana karakterin ölmesi daha etkileyici gibi. Bilemedim.

7. Kitapsız ıssız bir adaya hapsolmak mı bilmediğin bir dilde yazılmış kitaplarla dolu bir kütüphanede kapalı kalmak mı?


İkincisi. O dili öğrenme potansiyelim, hiç olmadı resimli kitaplara bakma olanağım olur ;)


Ya siz neleri tercih edersiniz?


Hola! Yine biz, yine bir etkinlik: Kitaplığımızdan kitap seçiyor ve her birini kelimeyle tarif ediyoruz. Sen de katılsana sevgili kitapsever ;)





Katılanların gönderilerine bakmayı unutmayın, kimler neler yazmış bakalım :=)



İşte size benim 7 kitabım 7*7=49 kelimem :)

1. Joyce Carol Oates - Seksi

Güzellik, Gençlik, Ergenlik, İlgi, İntihar, Mahalle Baskısı, Pişmanlık 




2. Sezgin Kaymaz - Bakele

Argo, Eğlence, Hüzün, Ergen Kafası, Acı, Kokular

24955779


3. Antoine de Saint-Exupéry - Küçük Prens

Ağaç, Gerçek, Hayal, İnsanlık, Hayat, İyilik, Merak
24148376


4. Oscar Wilde - Dorian Gray'in Portresi

Psikolojik, İnsan, Yüz, Zaaflar, Sanat, Egemen

13357865

5. Can Dündar - Nazım

Şiirler, Aşk, Hasret, Bekleyiş, Başkaldırış, Memleket, Kırmızı

6879822

6. Hüsnü Arkan - Mino'nun Siyah Gülü

Kadın, Umut, Suskun, Kayıplar, Resim Defteri, Fotoğraf, Yolculuk

13113832


7. Hülya Serap Doğaner - Leyla ile Şirin

Distopya, Tutku, İkilem, Kadınlık, Hayran, Tensel Haz, Acı

23607508








BEN BUNU NASIL KAÇIRDIM?!





Ünlü İngiliz yazar Jane Austen (1775-1817), babasının papazlık görevi nedeniyle bulunduğu bir İngiliz taşra kasabasında, mütevazı ve kalabalık bir evde büyüdü. Babasıyla annesinin kitaplara, şiire ve edebiyata düşkünlüğü, ailenin hemen tüm bireylerine etki edecek, komşu ve akrabaları toplayıp kendi yazdıkları küçük tiyatro temsillerini sunanlar, hep Austen kardeşler arasından çıkacaktı. Ancak ailenin asıl yazarının temsiller kaleme alan, şiirler yazan, üniversitede okuyan ağabeyleri değil, küçük kardeş Jane olduğu gençlik yıllarında anlaşılacaktı.

Başından birkaç gönül macerası geçen Jane Austen, o çağın kadınlarının ömürlerini genç yaşta tüketen sekiz-on çocuk doğuracağı bir evlilik yapsaydı büyük ihtimalle yeteneğini kağıda dökecek vakti ve enerjiyi bulamayacaktı. Kendi evini, kasabasını, evlilikler yoluyla bir ucu toplumun üst kesimlerine kadar uzanan kalabalık akrabalarını, komşularını, arkadaşlarını, yani ömrünü geçirdiği çevreyi, özellikle de o çevrenin kadınlarını ve onların bakış açısını romanlarına yansıtarak içinde bulunduğu bu dar dünyanın sınırlarını aşabildi. Yine çok genç yaşında öldü ama arkasında Akıl ve Tutku, Gurur ve Önyargı, Mansfield Park, Emma gibi dünyanın en çok okunan kitapları arasında yer alan ve kendisine büyük şöhret kazandıran romantik edebiyat şaheserleri bırakarak…

Elinizdeki kitabın yazarı Claire Tomalin, başta 18. ve 19. yüzyıl İngiliz kadın yazarlar olmak üzere kaleme aldığı edebiyatçı biyografileriyle edebiyat dünyasında haklı bir şöhret edinmiş ve çeşitli ödüller kazanmıştır. Kendi ailesini kurmayan, kısa ömrünü İngiliz taşrasında kardeş, akraba ve komşuların oluşturduğu bir çevre içinde geçiren Austen'ın bu biyografisinin özellikle kalabalık aile hayatını anlatan kısımları, kendisi de beş çocuk annesi olan yazar tarafından içten bir yaşanmışlık duygusuyla ve edebi bir lezzetle kaleme alınmıştır.
(Tanıtım Bülteninden)


İş Bankası kitabevlerinden birine girdiğim an alınacaklardan ^^

"Seviyorum, Sevmiyorum: Genç Yetişkin Kitapları"



Beş tanecik bloggercık toplandık ve Vampirella öncülüğünde ve Kitap İklimi'nden Pınar'ın hazırlamış olduğu bu tatlış görsel ile yeni bir etkinlik yapalım dedik. Genç Yetişkin romanlarına yönelik  "Seviyorum, Sevmiyorum: Genç Yetişkin Kitapları" başlığında sevip sevmediklerimizi yazdık. Hoş, bu türü çok okuduğumu söylemem ama okuduklarımdan yola çıkayım ben de dedim. Buyurunuz efendim:


SEVİYORUM: İçinde bulunan tatlı ilk aşk temasını seviyorum.
SEVMİYORUM: Genelde olan aşk üçgenlerini sevmiyorum.
SEVİYORUM: Güçlü kadın karakter varsa -Katniss gibi- seviyorum.
SEVMİYORUM: Zayıf kadın karakterlere ve aşırı saflara uyuz oluyorum.
SEVİYORUM: Güzel işlenen dostluk ilişkilerini seviyorum.
SEVMİYORUM: Ergen kafasını genelde sevmiyorum; çok alıngan, çok tripli oluyorlar. Biz de olduk oradan biliyorum :D (Kusura bakmayın genşler)
SEVİYORUM: Hayata dair farkındalık kazandıkları süreçten geçmelerini okumayı seviyorum. Güzel oluyor; ilk acılar, ilk fark edişler, ilk aşklar falan işte...
SEVMİYORUM: Bad boy olarak oluşturulan fazla kastırılan ergen karakterleri sevmiyorum. Hoş Adult romanlarında da bu karakterlere uyuz oluyorum. Duymadınız mı yazar kişiler: BRAIN IS THE NEW SEXY!



Diğer Katılımcıları Ziyaret Etmeyi Unutmayın ve İstiyorsanız Siz de Katılın!


Katılanlar:



Öncelikle herkese yeniden merhaba, biliyorum blogu son zamanlarda boşladım. İş-güç vs derken koptum gittim. Sonra bir de baktım ki 2014 bitmek üzere! :O 

Geçen sene yaptığımız etkinlik gibi bir etkinlik yapalım dedik. Eğlenceli olacağını umuyoruz, işte sorular ve onlara benim verdiğim yanıtlar:






1. Öhöm! 2014'te iyi bir okur oldun mu? 
Bence oldum, GoodReads'i aktif kullanıyorum. Oradan bir baktım da tam 67 kitap okumuşum. Bir kısmı çok kısa olduğu için 60 diyebiliriz. Eh, az buz bir şey değil yani :) 

İşte 2014 Okumalarıma resimli bir bakış, çok çeşitli türden çok farklı kitaplar okuyarak okuma yelpazemi genişletme hedefimi tutturdum:




2. Peki, yeni yılda okumak istediğin ilk kitap hangisi bakalım?

Sherlock Holmes! Uzun zamandır -hele de diziden sonra- okumayı düşünüyorum, hatta Aralık dedim ama olmadı. Artık Ocak'ta başlarım :)




3. Bir anlığına Noel Baba olduğunu düşün... Bu sene tanıştığın kurgusal karakterler arasında sadece bir kişiye hediye verebilecek olsaydın, kime ne verirdin?
Brandon Shire'ın "Listening to Dust" kitabındaki Dustin'e Richard Siken'ın Crush adlı şiir kitabını vermek isterdim. Çok sevdiğim bir kitap oldu Listening to Dust. 
Stephen & Dustin <3 

Richard Siken demişken, buyrun birkaç dize kendisinden:

“A man takes his sadness down to the river and throws it in the river

                    but then he’s still left

with the river. A man takes his sadness and throws it away
                                                                        but then he’s still left with his hands.” 



4. Neden onları seçmedin? (Hangi karakterlere kesinlikle hediye vermezdin?)
Açıkçası Masturi Kabare kitabındaki Eren ve Ceylan'a vermezdim. Çünkü... bence kıymetini bilmezlerdi. Karakterleri sevemediğim ve samimi bulmadığımdan olsa gerek herhalde...

5.  Bir okur olarak yeni yıldan beklentilerini ve olmasını istediklerini bizimle paylaşır mısın?

Kaliteli yayınevlerinin ve  kaliteli çeviri-baskılı kitapların bizlerle buluşması dileğiyle. Özellikle şimdiye dek Türkçemize çevrilmemiş klasikler çevrilir umarım diyorum. 



OptikinKitapBlogu'nun Soruları

1.  Kar topu savaşı için üç kişilik bir takım oluşturman lazım, iki tane takım arkadaşı seç?
Kurtlara Söyle Eve Döndüm adlı kitaptan June ve Finn'i alsam olur mu? Öyle çok sevmiştim ki kitabı da karakterleri de :)

2. Yılbaşını evinde yalnız geçireceklere bir kitap önerir misin?
A Christmas Carol ve pek tabii ki Charles Dickens. Küçükken okumuştum, bir daha okumak gerek.

3. Bir karakter Noel Baba olacak, bunun için kim uygun?
Hımmmm, sanırım Dumbledore'u yaparım ben ya :)

4. İlginç yılbaşı hediyeleri yapmak istiyorum. Bana yardımcı olacak birini tanıyor musun?
Tanıyorum tabii ki, R.F. Jackaby. Evinde bulunan türlü ilginç (!) şeyi düşününce...

5. Noel Baba'nın geyikleri kaçmış. Geyiklerin yerini tutacak bir şeyler bul. (Bir yaratık, bir büyü vb.)
Ahaaa yine Jackaby'dan yola çıkarak köpek-adamlar diyorum. Hawww hawww :D


Benim Sorularım:

1. Bu sene okuduğun kitaplardaki en eksantrik karakter sence kimdi? Nasıl biriydi?

Yine mi aynı yanıt geldi aklıma. Tabii ki Jackaby! Sherlock ve Dr. Who'yu bir arada düşünün, anlarsınız ;)

2. Bu sene okuduğun kitaplardan seni en çok etkileyen kurgu hangi kitaba ait?

Hımmmm bir düşünelim. Çok sade ama vurucu bir kurguyu seçeceğim: Heather Domin'in Allegiance kitabı. Çok sevmiştim, herhalde historical olduğundan ve İrlanda'da geçtiğinden olsa gerek, bunlar artı değer sağladı.


3. Bu yıl okuduğun kitaplardan seçtiğin birine bir şarkı atfetmek istersen bu hangi şarkı olurdu?

Listening to Dust'tan Stephen'a Guy-Roger Duvert'ten Remember Him şarkısını atfediyorum, çok severim şarkıyı.


4. Noel Baba eğer sen olsaydın küçük bir çocuğa hangi kitabı hediye ederdin, neden?

Küçük Prens kitabını - nedeni var mı o bir harika!. 
Laf aramızda Can Çocuk etiketiyle yeniden basıldı, 2 Ocak'ta dağıtımı yapılacak ;)


5. Noel Baba gelirken sana hangi kitabı/karakteri getirsin?

Noel Baba bana gelirken lütfen Ruth (Gaskell), Lady Susan (Austen) ve Into This River I Drown'u (T.J. Klune) getir <3



Herkese iyi seneler!






Merhabalar, merhabalar,

Yüzyıl olmuş gibi sanki buraya post yazmayalı. Bu arada neler mi yaptım? Keşke deli gibi kitap okudum diyebiliseydim, hayır. Bol bol makale okudum, ödev yaptım ve çok çalıştım, çoook :)
Gerçekler acıdır!

Neyse, kısa bir post girmek istedim yeni tema ile ilgili. Aslında bir süredir bu tema ile devam ediyorum. Sadece bu postu yazmak için zaman bulamamıştım. Temamı sevdiniz umarım? Temanın mimarı Minik Bir Düş blogunun sahibi Canan'dır. Kendisine çok çok büyük öpücüklerimi gönderiyorum, bir kez daha buradan teşekkür ediyorum. Resmen bir peri gibi dokunup güzelleştirdi blogu. Bu halini daha çok sevdim :D

Sevgiler,
Kitaplarla kalın,

Bookowski